20 Mayıs 2012 Pazar

vahşi köpekler

Köpek Yaşadığı yerler: Evcil ve vahşi olarak dünyanın hemen hemen her yerinde. Özellikleri: Keskin koku alma ve işitme kabiliyetli etçil bir memeli. Sahibine bağlılığı ile şöhret bulmuştur. Ömrü: 15-20 yıl. Çeşitleri: Görünüş ve büyüklükleri farklı 100’den fazla köpek ırkı vardır. Çoban köpeği, av köpeği, buldog, polis köpeği, Saint Bernard köpekleri Ünlüdur. Etçiller (Carnivora) takımının, köpekgiller familyasından bir memeli türü. Çok eski çağlardan beri evcilleştirilmiştir. Görünüş ve büyüklükleri farklı, yüzden fazla evcil ırkı vardır. Başı az çok uzun, üst çenede üç, alt çenede dört kesici dişi bulunur. Ön ayakları beş, arka ayakları dört parmaklıdır. Tırnakları kedi gibi çekilebilme özelliğinden mahrumdur. Parmakları üstünde koşar ve iyi yüzer. Saatte 50 km hızla yol alır. Gündüz ve gece faaldir. Koku alma ve işitme duyuları keskindir. Zeki olduğundan kolayca terbiye edilebilir. Sahibine bağlılığı ile ün yapmıştır.

Avustralya’nın vahşi köpekleri “dingolar” sürü halinde yaşayarak kanguru avlarlar. Bazan yerliler yavrularını avda kullanmak için evcilleştirirler. Afrika’nın yabani “Kap avcı köpekleri” de toplu halde yaşarlar. Akşam karanlığı basarken ve şafak sökerken sürüler halinde dolaşarak zebra, ceylan, kangru, sığır gibi toynaklı memelileri avlarlar.

Erkek köpekler arka bacaklarından birini kaldırarak idrar bırakırlar. Ağaç kökü, kaya gibi yerlere kokulu olan idrarlarını yaparak, bölgelerinin sınırlarını çizerler. Her köpek komşu köpeklerin kokulu işaretlerini tanır ve bölgelerine girmekten çekinir. Beş ayda bir eşleşirler. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, gözleri kapalı ve sağır 6-8 yavru doğurur. İki hafta sonunda gözleri açılarak işitmeye başlarlar. Altı hafta süt emerler. 6-12 haftalıkken eğitilmelidir. Aksi takdirde insanlardan çekingen olurlar. On aylık olunca erginleşir, 15-20 yıl kadar yaşarlar.

Pers Kralı Kurus, savaşta kullanmak için harp köpekleri yetiştirdi. Romalılar, arenalarda köpekleri aslana karşı dövüştürürdü. Bugün av, haber, bekçilik, polislik, kurtarma vs. işlerinde insanların dostu olarak hizmet görmektedirler. İsviçre’de Alp Dağlarının yükseklerinde inşa edilmiş olan Saint Bernard Manastırında yetiştirilen köpekler, her yıl karlar arasında kalmış birçok yolcuyu bulup kurtarmaktadırlar. Boyunlarında taşıdıkları ilk yardım çantasıyla kazazedelere yardıma koşar ve havlayarak yardım çağırırlar. Seslerini duyuramadıkları takdirde, kazazedeyi yakasından çeke çeke ilkyardım merkezine götürerek ölümden kurtarırlar. Koku alma ve iz sürme kabiliyetleriyle polis köpekleri her yıl birçok kanun kaçağının yakalanmasına yardım ederler. Çoban, bekçi ve av köpekleri de insanlığın hizmetindedir. Birçok meraklının evinde süs köpekleri beslenmektedir.

Köpek, insana her ne kadar sadıksa da kuduz hastalığına rahat tutulması ve barsaklarında köpek tenyası(Tenya ekinokoküs) taşımasıyla sağlık açısından tehlikeli sayılır. Bunlar ve bilemediğimiz başka sebeplerden dinimiz, köpeklerin ev içinde beslenmesine müsaade etmemektedir.

Köpeklerde hemen hemen hiç ter bezi yoktur. Dolayısı ile hiç terlemezler. Yalnız sıcak zamanlarda dillerini ağızlarından sarkıtarak hararetlerini dışarı atarak serinlerler.

jaguar




kedigiller ailesinden, Güney ve Orta Amerika’nın sık ve bataklık ormanlarında yaşayan etçil bir memeli. 180-220 cm boyunda, 90 cm yükseklikte, 60-120 kg ağırlığındadır. Kuyruk uzunluğu 75 santimetreye varır. Kısa ve parlak tüylü postu,
sırt tarafta kahverengi ve sarımtrak olup, kara çemberler biçiminde beneklerle kaplıdır. Karın kısmı ise açık beyazdır. Amazon Vadisinde yaşayan siyah jaguarlar da vardı. Bunların benekleri ancak aydınlıkta görülebilir. Jaguar, leopara çok benzer. İkisinde de deri siyah halkalı beneklerle kaplıdır. Fakat jaguarın bu beneklerinin ortasında siyah bir veya bir kaç nokta bulunur. Ayrıca, jaguar yalnız Amerika kıtasında yaşar.

Çene ve pençeleri çok kuvvetli olan jaguar, sabırlı ve kurnaz bir avcıdır. Gündüzleri dinlenip akşam karanlığında genellikle su kenarlarında avlanır. Su
üstüne uzanan dallara yatar, su içmeye gelen hayvanları saatlerce pusu kurarak bekler. İyi yüzücü olduğundan avını su içinde de takip eder. Su içinde tapir, alligator ve timsahları avladığı gibi, ağaçlarda daldan dala atlayarak

maymunları da avlar. İnsan dahil çeşitli



memelilerle beslenen korkunç, yırtıcı bir hayvandır. Öldürdüğü avını bir yere taşıyıp yer. Artanını da yumuşak toprağa gömerek saklar. Kayalık yerlerde ise meydana bırakır. Balık ve leş de yiyecekleri arasındadır.

Üreme mevsimi dışında yalnız dolaşmayı sever. Genellikle haziran ayında çiftleşir. Dişisi 110 gün kadar sonra gözleri kapalı 2-3 yavru doğurur. Yavrular 2-3 yıl içinde erginleşirler. Bunları küçükken evcilleştirmek mümkünse de, büyüyünce insanlar için çok tehlikeli olurlar.

sırtlan















Özellikleri

Afrika kıtası ve Hint alt kıtasına özgüdür. Leş de yerler.Aslan, pars gibi güçlü hayvanların elinden kolaylıkla avlarını alabilirler. Afrika'da bulunan etobur hayvanların arasındaki en güçlü çeneye sahip hayvanlardır. Asıl sırtlanların çeneleri o kadar kuvvetlidir ki kemikleri bile kırabilirler. Bu yüzden çok aç kaldıklarında kemik yedikleri de görülmüştür.


Yaşam şekli

Asıl sırtlanlar "klan" adı verilen küçük gruplar halinde yaşarlar ve klanın başında bir dişi vardır. Sürüyü ava yönlendiren ve sürüye yol gösteren kraliçedir. Klanlar bir veya üç erkekten ve dişilerden oluşur. Hiyerarşik bir düzen vardır, en üst tabakada kraliçe bulunur. Erkekler en alt tabakada yer alır. Genelde en çok yavrulayan kraliçedir. Ancak bazı klanlarda kraliçenin davranışları saldırganlık düzeyine ulaşabilir. Klandaki diğer sırtlanlar için dayanılmaz bir hal alabilen bu durum sonucu "devrim" olur ve kraliçe tahtından indirilir. Yinede bu durum oldukça ender görülür.

Asıl sırtlan klanlarının kendilerine ait olan ve savundukları bir bölgeleri vardır. Diğer sırtlan klanlarıyla yaşanan çarpışmalar az olsa da en büyük tehdit geniş aslan sürüleridir. Özellikle az sayıda sırtlandan oluşan klanlar için bölgelerinin aslanlar tarafından işgal edilmesi ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bölgelerini koruma stratejileri saldırıp öldürmeye yönelik değildir. Yalnızca sayıca üstünlük sağlayarak göz dağı verip korkutma amacı güderler. Ancak özellikle erkek aslanlar sırtlanlardan hiç hoşlanmazlar. Yakaladıkları sırtlanları öldürmekte tereddüt etmezler. Bu sırtlan klanları için acı kayıplara neden olabilmektedir.

İnsanlarla ilişkileri

Sırtlanlar için avlaması en kolay hayvanlar çevre bölgelerde yaşayan insanların sürüleridir. İnsanlar hayvanlarını ilkel çitlerle korurlar. Ancak bu çitler sırtlanlar için aşılamayacak güçlükte değillerdir. Bu nedenle sürülerini korumak isteyen insanlar tarafından öldürüldükleri bilinmektedir..

sırtlan


dağılışı

leopar

Leopar, (Panthera pardus) etçil bir memeli türü. Pars olarakta bilinir. Familyası: Kedigiller (Felidae). Yaşadığı yerler: Asya ve Avrupa’nın birçok yerinde.
Özellikleri: Açık sarımtrak postu, halkalı siyah beneklidir. Vücut uzunluğu 1,5 metre, kuyruğu 1 metre, ağırlığı 50 kg kadardır. İyi sıçrayıcı ve ağaca tırmanıcıdır. Antilop ve diğer memelileri avlar.
Ömrü: 20 yıl kadar.
Çeşitleri: Karapanter, İran parsı, Cava parsı, Afrika parsı, Çin parsı gibi çeşitleri mevcuttur.

Kedigiller ailesinden, Asya ve Afrika’da yaşayan yırtıcı bir memeli. Pars veya Panter olarak da bilinir. Kaplan ve aslandan daha küçük ve hafiftir. Kuyrukla beraber 210-270 cm boyunda, 50 kg kadar ağırlıktadır. Ağırlığı 90 kg gelenlerine pek az rastlanır. Postu açık sarı olup, sırt ve yan taraflarında siyah halka şeklinde benekler bulunur. Beneklerin orta kısımları post renginden daha koyudur.turkeyarena.com Beneklerinden dolayı bâzan çita ve jaguar ile karıştırılır. Leoparın benekleri halkalı, çitada ise doludur. Ayrıca, çitanın gözlerinin altından çenelerine doğru birer siyah çizgi uzanır. Jaguarın koyu çemberlerinin ortasında ise küçük siyah bir leke bulunur. Leopar bulunduğu yere çabuk adapte olur. Postundaki lekeler çevreden ayırt edilmesini güçleştirir. Ona üstün bir kamuflaj kâbiliyeti sağlar. Bu sâyede avlarına rahatlıkla yaklaşır. Yarı çöllerde sulak ormanlarda ve dağlarda bulunur. Türkiye’de güney Toroslar ve Aydın civarında tek tük görülür. Rengi genellikle açık sarı olmakla berâber Doğu Hint Adalarında siyah postlu olanlarına da rastlanır. Buna kara panter denir. Bu takdirde yine üzerinde siyah parlak halka izleri bulunur.

Evcil sığır ve koyunlara, maymun, geyik ve antiloplara pusu kurar. Sinsi, hilekâr ve yırtıcıdır. Evlere girerek evcil köpekleri boğar ve götürür. Maymun ve köpek etine düşkündür. Avını ensesinden ısırarak, boynunu kırarak veya şahdamarını keserek öldürür. Çoğunlukla yağmacılara karşı tedbir olarak avını, boynundan sürükleyerek bir ağacın yüksek dalına çıkararak yer. İnsan yiyenleri de vardır. Leoparlar üreme mevsiminin dışında yalnız dolaşmayı severler. Genellikle gece aktiftirler.turkeyarena.com Pusuya yatarak avına sıçrar veya ağaç dallarına çıkarak altından geçen hayvanların sırtına atlar. Asya’da yaşayanlarına çoğunlukla pars, Afrika’da yaşayanlarına Leopar denir. Yırtıcı hayvanların en tehlikelisidir. Günde bir sürüyü boğmaktan çekinmez.

20 yıl kadar yaşar. Yılın herhangi bir ayında eşleşir. 98-105 gün gebe kalır. Dişisi, bir kaya oyuğunda veya devrik bir ağacın kökleri arasında gözleri kapalı 2-5 yavru doğurur. Yavruların gözleri 10 gün sonra açılır. Gelişince annelerinin avına yardım ederler. 2 yaşında annelerinden ayrılırlar.

İnsanlar leoparları, hayvanlarını öldürdükleri, bâzan da insanlara saldırdıkları ve postları için avlarlar.

Kuyrukla beraber 210-270 cm boyunda, 50 kg kadar ağırlıktadır. Ağırlığı 90 kg gelenlerine pek az rastlanır. Postu açık sarı olup, sırt ve yan taraflarında siyah halka şeklinde benekler bulunur. Beneklerin orta kısımları post renginden daha koyudur.

Avını ensesinden ısırarak, boynunu kırarak veya şahdamarını keserek öldürür. Çoğunlukla yağmacılara karşı tedbir olarak avını, boynundan sürükleyerek bir ağacın yüksek dalına çıkararak yer.

20 yıl kadar yaşar. Yılın herhangi bir ayında eşleşir. 98-105 gün gebe kalır. Dişisi, bir kaya oyuğunda veya devrik bir ağacın kökleri arasında gözleri kapalı 2-5 yavru doğurur. Yavruların gözleri 10 gün sonra açılır.

18 Mayıs 2012 Cuma

çita

Çita (Acinonyx jubatus); Alm. Jagdleopard,Fr. Guepard, İng. Cheetah. Familyası: Kedigiller (Felidae). Yaşadığı yerler: Afrika ve Asya.
Özellikleri: Küçük kulaklı, siyah benekli, en hızlı koşabilen etçil bir memeli. Ömrü: 20-
25 yıl. Çeşitleri: Yaban ve evcilleri vardır./adar uzanan bölgede rastlanır. Küçük kulaklı, uzun bacaklı olup, sarımtrak kahverengi postu siyah beneklidir. Bazan leopar (pars) ile karıştırılır. Leoparda benekler halkalı, çitada ise doludur. Ayrıca çitanın gözlerinin altından çenelerine doğru birer siyah çizgi uzanır. 75 santimetrelik kuyruğu ile beraber 210 cm boyunda, 50 kg ağırlıktadır. Yüksek otlar arasında gizlenerek antilop, ceylan, tavşan gibi memelileri avlar. Avına 112 kilometrelik bir hızla saldırır. Bu hızı 400-500 metre sonra düşmeye başlar. Bu mesafe içerisinde yakalanmayan avları pençesinden kurtulabilirler. Çita, tırmanamaz ve tırnaklarını kediler gibi pençenin içine çekemez. Ehlileştirilerek, ceylan ve antilop avında başarıyla kullanılır. Hindistan recaları böyle avlara çok meraklıdır. Avcılar çitayı at sırtında takip ederler.

Belirli üreme dönemi olmayıp, her yıl 95 günlük gebelik döneminden sonra gözleri kapalı 2-4 yavru doğurur. Bunların gözleri iki hafta sonra açılır, postları koyu beneklidir. Genellikle yalnız avlanan çitalar, bazan
aile topluluğu halinde de avlanırlar. Postu, kürk için beğenildiğinden sayıları hayli azalmıştır.

avlarının akıbeti

Kaplan Resimleri


  •  

    Güney Çin Kaplanı
  •  
    Sibirya kaplanı
  •  
    Sumatra Kaplanı
  •  
    Çinhindi kaplanları
  •  
    Bengal Kaplanı
  •  
    Kaplanların dağılımı: Açık kırmızı: 1900 - Koyu kırmızı: 1990
  •  
    Kaplanın son derece güçlü çenesi ve sivri dişleri onu süper bir avcı yapar.
  •  

kaplan

Kaplan Yaşadığı yerler: Asya’nın sazlık ve nemli ormanlarında.
Özellikleri: Kedi cinsinin en büyük ve en yırtıcı memeli hayvanı. Erkeğin boyu üç metre, ağırlığı 250 kg kadardır. Aç kalınca köylere inerek hayvan ve insanlara da saldırır. Ömrü: 25 yıl kadar.Çeşitleri: Sibirya kaplanı, Sumatra kaplanı, Sunda kaplanı, Bengal kaplanı, Bali kaplanı, Hazar kaplanı, Çin kaplanı Ünlülarıdır.
Kedigiller familyasından tarçın renkli, postu kara çizgili yırtıcı bir memeli. Kuyruğu püskülsüzdür. Karnı beyazdır. Çizgili yüzünde de beyaz lekeler bulunur. Kaplanın memleketi Asya’dır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan ile Malakka yarımadası arasındaki bölgede yaşar. Çizgili postu, otlu bataklık ormanlarında
rahatçagizlenmesine yardımcı olur. Boş bulunan bina enkazları da kaplanlar için ideal barınaktır. Postunun
rengi yaşadığı çevrenin rengine uyduğu için, uzaktan pek fark edilmez. Hindistan’ın Rewa bölgesinde yaşayan kaplanın postu kirli beyaz olup, üzerinde koyu kahverengi çizgileri mevcuttur. Gözleri, burnu ve
ayak tabanları da pembedir. Yalnız veya grup halinde dolaşırlar. Kaplanların en küçüğü Sumatra, en irisi ise Sibirya kaplanıdır. Boyu kuyruğu ile dört metreye yaklaşır. Ağırlığı ise 325 kilogramdan fazla olabilir. Ortalama ömrü 25 sene kadardır.
Kaplan, aslana çok benzemesine rağmen, postunun çizgili ve yelesinin olmamasıyla ondan ayrılır. Aslan ile kaplandan meydana gelen melezin yelesi olabilir. Fakat kaplanesaret hayatında pek ender ürediği için bu cins melezlere pek nadir rastlanır.

Tehlikeli anlarda kendilerini suya atan kaplanlar rahatlıkla yüzebilirler. Sık çalılıklardan daha çok hoşlanan bu iri yapılı vahşi kediler, ağaca çok rahat tırmanırlar. Su bulunan yerleri tercih eden kaplanlar uzaklara gitmeden o bölgede gizlenerek avlanırlar. İnsan avcısı olmayan kaplanlar bu etin tadına alışınca, o bölge insanları için büyük bir tehlike arz eder. Böyle durumlarda köylerin bile terk edildiği Hindistan’da, kaplanların yiyip

parçaladığı insan sayısı bine yaklaşır. İhtiyar, hasta kaplanlar kuvvetten düştükleri için normal avlarını yakalayamazlar. Bu durumda silahsız insanlara saldırırlar. Eskiden her sene Singapur’da 400, Cava’da 300 kadar insan, kaplanlar tarafından

parçalanırdı. Belli bir çiftleşme mevsimi olmayan kaplanlar, 98-109 günlük bir hamilelik döneminden sonra, 2-4 yavru dünyaya getirir. Anne ve babanın büyüklüğü karşısında pek küçük olan bu yavrular 1-1,5 kg ağırlığında ve kedinin yarı büyüklüğündedir. İki haftalık oluncaya kadar gözleri kapalıdır. Anne tarafından büyük bir şevkatle bakılan yavrular, et yiyecek duruma gelinceye kadar sütle beslenir. Yavrularına dokundurtmayan anne kaplan, herhangi bir suretle yavrularına el değdirildiğinde korkunçlaşır. Küçük kaplanlar altı aylık olunca annelerinden gördükleri usullerle yavru avlamaya başlarlar. Bir yaşına gelince artık iyi bir avcı olurlar. İki yaşına kadar anneleriyle beraber bulunurlar. Dört senede erginleşirler.

Yırtıcı bir hayvan olan kaplan, geyik, antilop, dağ keçisi gibi yabani hayvanları avlamasının yanında koyun, at, inek gibi evcil hayvanları da parçalar. Bengal kaplanlarının bir senede altmış binden fazla koyun, at, inek parçaladıkları rivayet edilir. Hindistan’da yaşayan kaplanların başlıca besin kaynakları geyik, vahşi domuz ve tavus kuşudur. Çoğunlukla gece avcıları olmakla birlikte gündüz de avlanırlar.

Kafesteki bir kaplan günde 5-6 kg civarında et yediğine göre ormandaki hayvanın beslenmesi için daha fazla ete ihtiyacı vardır. Bir defada 20-25 kg et yiyebilir. Günlük et ihtiyaçları 8-10 kilogramdır. Su kenarlarında su içmeye gelen hayvanlara pusu kurar, sıçrayarak üzerine atılır, ön pençeleri ile yere yıkarak gırtlak ve boynundan ısırmak suretiyle öldürür. Bir sıçrayışta 6 metrelik engelleri aşabilir. Otçul av bulamadıkları zamanlarda timsah, kurbağa ve kertenkele de avlarlar. Bütün kaplanlar leş de yerler.




Kaplanın insanlara alışması güç olmakla beraber, evcilleştirilerek sirk gösterilerinde istifade edilmektedir. Korkuya kapıldığı zamanlarda parçalayıcı bir karaktere sahip olur.



aslan

Familyası: Kedigiller (Felidae). Yaşadığı yerler: Afrika,



Arabistan,

İran ve

Hindistan bölgeleri. Özellikleri: 2 m uzunluk, 1 m yükseklik. Erkeği 250 kg, dişisi 150 kg ağırlıkta. Ömrü: 25-30 sene. Çeşitleri: Meşhurları Senegal, Kap, İran, Hindistan ve Berber aslanı.



Kedigiller ailesinin en büyük etoburu. Geniş alınlı, güçlü çeneli, uzayıp çekilebilen tırnaklı, sarımtrak kısa ve yatık tüylüdür. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. Erkek aslanın başının etrafı uzun ve güzel bir yele ile süslüdür. Omuzlarının üzerine kadar dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır.

Görkemli yelesi, olağanüstü kuvveti, azamet ve cesaretinden dolayı “Hayvanlar Kralı” olarak tanınır. Yelenin boyun ve göğsü sarış şekline göre; Berber aslanı, Senegal aslanı, İran aslanı, Hindistan aslanı, Kap aslanı gibi çeşitlere ayrılırlar.

Aslanın dili büyük ve diken gibi sert kıllarla örtülü olduğundan, yalarken avının derisini ve iri kemiklerin etini sıyırır. Bu dehşetli hayvan, pençesi ile avladığı canlı hayvanlarla geçinir. Kendi avından karnını doyurunca geriye kalanı terk edip, bir daha o leşi yemez. Hayvanat bahçelerinde bulunan aslanlara günde 5-6 kg taze öküz veya dana eti verilir.

Aslan; kuvvet, çeviklik ve cesaret sembolüdür. O kadar kuvvetlidir ki, kuyruğunun bir darbesi ile bir insanı devirebilir. Bir pençe darbesi ile de bir atın bel kemiğini kırar. Gece, dere ve ırmak kenarlarındaki sazlıklarda pusuya yatarak su içmeye gelen ceylan, maymun ve zebra gibi hayvanları bekler ve 60-70 km hızla avının üzerine hücum ederek yakalayıp, parçalar. Dolaşmasına ve avlanmasına mani olan sık ağaçlı ormanlardan kaçınır. Bütün gününü gölgede uyumak ve kendine çektiği muhteşem ziyafeti tembel tembel sindirmekle geçirir. Gece bastırınca birden canlanır; zira aslan için avlanmanın tam zamanıdır. Genellikle tek başına, bazan da bir kaç aslan beraber avlanır. Aslanlar aç gözlü değildir, av için kendi aralarında döğüşmezler. Bir kaç aslan aynı avdan beraberce karınlarını doyururlar. Erkeğinden daha ufak-tefek olan dişi, en az erkek aslan kadar yırtıcıdır.

Bir sıçrayışta 4-5 m uzağa atlar. Fil ve gergedandan başka büyük hayvanların hepsine saldırır. Kükremesi dehşetli ve korkunç olup, geceleri kükrediği zaman yarım saatlik mesafedeki hayvanlar bile korku ve heyecandan ürkerler.

Aslanın kuvvet ve cesaretine rağmen; insanlar, üstü dal ve otlarla örtülü bir çukura düşürmek gibi bazı tuzaklarla onu yakalarlar. Bazı Afrika yerlileri etini yerler. Birçok bölgelerde de tüyünden halı dokurlar. Aslan acıkmadıkça hiç bir hayvana saldırmaz. Kendisine hücum edilmedikçe insanlara dokunmaz. Böyle olmakla beraber bir defa insan etinin tadını aldı mı, insanlar için ciddi bir tehlike teşkil eder. Tarihe geçmiş insan avcısı aslanlar vardır. Aslan ehlileştirilebilir. Birçok oyun öğretilebilir, fakat gerçek manada evcilleştirilemez.

Çiftleşme mevsimleri değişiktir. Dişi aslan çiftleşmeden 108 gün sonra 3-4 (bazan altı) yavru doğurur. Yavrular gözleri açık doğarlar. Yavrularını üç ay emzirir. Önceleri baş ve ayakları benekli sırt ve kuyrukları enine çizgilidir. Zamanla bu lekeler kaybolur. Anne ve babaları tarafından üç yaşına kadar korunarak yetiştirilirler. Üç yaşını dolduran erkek yavruların yeleleri çıkmaya başlar, yedi yaşında olgunlaşırlar.

İnsanoğlu mümkün olduğu kadar aslanı, bulunduğu yerden uzaklaştırmıştır. Mısır, Asur ve Pers hükümdarları, aslanlarla savaşmayı sembolik görev olarak kabul etmişlerdir. On yedinci yüzyılda bir Moğol hükümdarı 100.000 askerle aslanları avlamıştır. 40 yıllık bir dönem içinde Romalılar, Roma’ya 50.000’den fazla aslan getirmişti.

Geçen yüzyılın sonlarında Afrika ve Hindistan’ın bazı bölgeleri hariç, her yerde aslanların nesli tükendi. İnsafsızca katledildiler. Güney Afrika’da çiftliklerin ve medeniyetin yayılmasıyla, 1860 sonuna kadar vuruldular, tuzağa düşürüldüler ve zehirlendiler. En kibar cinslerinden olan siyah yeleli Kap aslanının soyu tüketildi. Bugün bazı ülkelerde özel kanunlarla nesilleri korunmaya çalışılmaktadır.